NEBi'DEN ADALET ÖRNEKLERi

NEBi'DEN ADALET ÖRNEKLERi




Adalet; insaflı ve doğru davranmak, zulmetmemek, eşit tutmak ve her şeyi yerli yerince yapmak gibi anlamlara gelir.


Dinî bir terim olarak adalet, hak yol üzere dosdoğru olmak, dinin emir ve yasaklarına uymak, haklıya hakkını, haksıza cezasını vermek, suç ve ceza oranına dikkat etmektir.

Kur’ân-ı Kerîm’de Allah; konuşmada, şahitlikle, yargıda, barışın sağlanmasında, borçlanmalarda, senet düzenlemede ve aile hayatında âdil olunmasını emretmiştir. Kur’ân’da adaletle ilgili pek çok âyetin olması Allah’ın adalet konusunda verdiği önemi göstermektedir. Bu konuda Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”

Öte yandan Allah, şahitlik yaparken adaletli davranmayı emretmiş ve “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar(adaletten ayrılmayın)…” buyurmuştur.

Bir toplumda adalet varsa orada dayanışma, barış, huzur ve mutluluk vardır. Adaletin güvencesi olan hukuk işliyorsa orada haksızlık ve zulüm olmaz. Aksi durumda toplum daima, huzursuzluk ve adaletsizlikle karşı karşıya kalır. Peygamberimiz (asm), her konuda olduğu gibi adalet konusunda da çok hassas davranmıştır. Gençliğinden itibaren insanlar Hz. Muhammed’in (asm) adaletine güvenmiş ve onun hakemliğine başvurmuştur. Kendisine peygamberlik geldikten sonra da Allah’ın emirleri doğrultusunda ayrım yapmadan herkese karşı adaletle davranmıştır. O, kız ve erkek çocuklar arasında ayrım yapmamış, bu ayrımı yapanlara da, “Çocuklarınız arasında adaleti uygulayınız.” diyerek uyarıda bulunmuştur.

Toplumun hakları söz konusu olduğunda suçlunun mevki ve itibarı ne olursa olsun Hz. Peygamber (asm), mutlaka adaleti uygulamıştır. Meselâ, Medine’nin önde gelen ailelerinden birine mensup olan bir kadın hırsızlık yapmıştı. Bu olay Hz. Peygamber’e (asm) haber verilince aile üyeleri, onun bu kadını affetmesi için aracı olacak birini aradılar. Fakat bu konuyu Hz. Peygamber’e (asm) söylemeye kimse cesaret edemedi. Sonunda Peygamberimizin (asm) sevdiği bir sahabe olan Üsame bin Zeyd’i buldular. Üsame, Hz. Peygamber’den (asm) kadını affetmesini istedi. Onun böyle bir istek ile gelmesine çok üzülen Peygamberimiz (asm) şunları söyledi: “İsrail oğulları, aralarından mevki ve makam sahibi kişiler hırsızlık yaparsa onlara dokunmazlardı. Ama zayıf ve kimsesiz kişiler hırsızlık yaptığında onları cezalandırırlardı. Eğer hırsızlık yapan bu kadın Mahzumoğulları’ndan biri değil de kendi kızım Fatıma bile olsaydı, onu da cezalandırırdım.”

Böylece Hz. Peygamber (asm), suçlu olan kendi çocuğu dahi olsa onu cezalandıracağını söyleyerek adalet konusunda ne kadar hassas olduğunu ortaya koymuştur. Peygamberimiz (asm), istemeden birinin canını incitecek olursa karşı taraftan mutlaka helâllik almıştır. Daha önce İslâm’a ve Hz. Peygamberin (asm) şahsına karşı ağır hakaretlerde bulunan kimseler, Mekke’nin Fethi’nden sonra O’nun (asm) huzuruna gelip Müslüman oldukları zaman Hz. Peygamber (asm) onları affetmiş ve hayatlarını teminat altına almıştır.
To Top