TOPRAK VE SIRRI




TOPRAK VE SIRRI
 
Toprak, Yüce Yaratıcı’mızın, üzerinde fazlaca düşünmediğimiz en büyük nimetlerindendir. Yeryüzündeki gözalıcı renklilik, hareketlilik ve çeşitlilik, üzerindeki hayatiyetten kaynaklanır. Hayatın devam etmesinde en büyük rollerden birini de toprak yerine getirir.

Toprak kayaların parçalanıp ayrışması ile meydana gelir. Kayalar ayrışmasa yani bileşenlerine ayrılmasa toprak olmazdı veya ayrışma az olsaydı toprak Dünyada şimdikinden çok daha az olurdu. Haliyle hayatiyet de az olurdu.

Aslında toprak sadece ayrışmış kayadan ibaret değildir. O, içinde barındırdığı gözle görülmeyen hayvancıklarıyla apayrı bir dünyadır. Toprağın içindeki bakteri, mantar, kurtçuklar gibi hayvancıklar bir taraftan hayatlarını devam ettirirken diğer taraftan da toprağın toprak” olmasını temin ederler. Hammaddeleri parçalar, bitkilerin kullanmasına hazır hale getirirler. Toprağın yapışkan olmasını temin ederek kolayca erozyona uğramasına, aşınmasına mani olurlar.

Toprak Almanya’da 120 çeşide ayrılacak kadar bol çeşitliliktedir. Aralarındaki farklı belirlemede; toprağın suyu tutabilme, ısısını muhafaza etme, uzun müddet yapışık kalma gibi özellikler esas alınır.

Toprağın oluşumu çok değişik tesirlerin uzun zaman hep birlikte çalışmasıyla gerçekleşir. Milyonlarca senedir toprağı meydana getiren tesirlerden en büyükleri su, güneş ve bunlara bağlı olarak da bitki ve hayvanlardır.

Toprağın hammaddesi üç ana grupta toplanabilir.

1) Magmatik Kayalar:

Bunlar bir zamanlar arzın iç kısımlarından yükselen erimiş haldeki kayaların yerkabuğu içinde yüzeye çıkma zaman basit bazalt, dasit, obsidiyen gibi kaylar oluşur.

2) Tortul Kayalar:


Rüzgar, su akıntıları ile sürüklenip taşınan kaya kırıntılarının, nehir yatağı, göl,deniz gibi uygun yerlerde birikip üst üste tabakalar halinde çökelmesiyle meydana gelirler. Çakıltaşı, kumtaşı, kiltaşları bu gruba girer. Dolomit, kireçtaşı gibi kimyasal tortullar ise su içerisinde çözünmüş halde bulunan iyonların müsait şartlarda birleşip çökelmesiyle oluşurlar.

3) Metamorfik kayalar:


Bu gruptaki kayalar, magmatik ve tortul kayaların uzun zaman basınç, sıcaklık gerilme gibi tesirler altında değişikliğe uğramasıyla kristal şekillerinde gerçekleşir. Basınç ve sıcaklık ile kayalar levha levha tabakalı bir yapı kazanırlar. Şist, fillit, arduvaz gibi kayalar bu gruba girer. Bildiğimiz mermer de kireçtaşının metamorfize olmuş halidir.

Toprağın hammaddesi olan kayaları kısaca tanıdıktan sonra yine onu meydana getiren tesirlere dönelim.

Tek bir yağmur damlası gevşek yapılı kaya tabakasından partikülleri koparır ve sürükler. Kayanın mikro çatlak ve yarıklarına giren su bir taraftan kimyevi reaksiyonlara girerek, diğer taraftan donma ile genleşerek kayanın parçalanıp ayrışmasını daha da hızlandırır. Kaya gibi sert bir maddenin su gibi yumuşak bir şey ile parçalanması işi, sanki sağlam bir kalenin daha çok içten çökertilmesi gibidir.

Toprağın hammaddesi olan kayaları kısaca tanıdık bundan sonra yine onu meydana getiren tesirlere dönelim.

Tek bir yağmur damlası gevşek yapılı kaya tabakasından partikülleri koparır ve sürükler. Kayanın mikro çatlak ve yarıklarına giren su bir taraftan kimyevi reaksiyonlara girerek, diğer taraftan donma ile genleşerek kayanın parçalanıp ayrışmasını daha da hızlandırır. Kaya gibi sert bir maddenin su gibi yumuşak bir şey ile parçalanması işi, sanki sağlam bir kalenin daha çok içten çökertilmesi gibidir. Sabırlı, sessiz ama oldukça tesirli bir çökertmedir bu.

Bütün bunlar mütemadiyen devam eder. Ayrıca ormanlardaki bitki kökleri kayaların boşluk kısımlarına kök salarak onların yapılarını gevşetip bozarlar. Aynı tahribi Güneş de yapar. Koyu renkli kısımlar kayalarda daha çabuk ısındığından mineraller koparak gevşek bir hâl alırlar.

Daha sonra bu gözenekli pürtüklü yapı üzerinde liken ve yosunlar kök salarlar. Bu bitkiler gelişebilmek için toprağa muhtaç olmadıkları gibi salgıladıkları asitlerle çözülmeyi hızlandırırlar.

Bu çözülmeyle kayanın yapı maddeleri olan ve 7 ana grup kaya yapıcı mineralleri oluşturan oksijen, silisyum, alüminyum, demir, kalsiyum, sodyum, potasyum, magnezyum, hidrojen, titan, klor, fosfor gibi elementler toprağa iyice karışarak istifadeye hazır duruma gelmiş olurlar.

Bilgisayar yardımı ile kıyı bölgelerinde yapılan incelemeler 30 cm. çapındaki bir taş parçasının kum haline gelebilmesi için birkaç yüzyıl gerektiği sonucunu vermiştir. Bu kum, su ile temasta kalırsa binlerce yıl gibi uzun bir zaman sonra balçığa dönüşür...

Toprak tabakasının alt kısımlarında ana kaya bulunur. Ana kayanın üzerinde de hava etkisinde bulunan havalandırma tabakası vardır. Bu tabaka, toprağı oluşturan kısımdır. En üstte ise yine alt ve üst diye iki kısma ayrılan üst toprak tabakası yer alır. Alt seviyedeki toprak besin maddelerince fakir olduğu halde yağmurun üst toprağı yıkaması sebebiyle mineralce çok zengindir. Üst toprak kendi bünyesinde yaşattığı canlılar açısından (köstebek ve solucan) gibi humusun meydana getirildiği yerdir. İyi bir üst toprağın iki ana özelliği vardır. .

a) Kayalardan oluşan mineralce zengin topraktır ve organik madde ihtiva etmez. 
b) Ayrıca organik maddeyi bulunduran verimli kasım humusla birlikte esas toprak oluşur, bunda da mineral eksiktir. Her ikisi birlikte verimliliği sağlarlar.

Bir avuç toprağı elimize aldığımızda canlılardan pek çoğunu göremeyiz. Görülecek böcek ve solucanlar dışında 30 gram toprakta 30 milyon ile 1,5 milyar arasında bakteri yaşar. 30 milyon mantar ve sayısız virüsü söz konusu etmiyoruz. Toprak canlılarında sıçrayıcı böcekler, uyuz böceği, böcek kurtçukları, kırk ayaklar, karıncalar, sinek kurtçukları örümcekler bazılarıdır. Bu canlılar varlıklarıyla çürümüş organik maddeleri parçalayarak verimliliği arttırırlar. Kurumuş böcek ve yaprakları yaşadıkları boşluklara çekerler. Kendilerine boşluklar ve geçitler inşa eden bu canlılarla topraktaki organik maddeler karıştırılır. İkinci adımda bakterilerin kimyevi faaliyetleri görünür, ölü bitki ve hayvan artıkları bitkiler için gıdaya dönüştürülür.

Mesela belli bir bakteri grubu azot ihtiva eden protein bağlarını değişik azot bağlarına dönüştürür.Bunlar da bitki kökleriyle emilir.Mantarlar ise zor parçalanabilen bitki ve hayvan artıklarını toprağa yarayacak hale getirirler. Bakteri ve mantar arasında bulunan ışınlı mantar bunlardan biridir. Selüloz, odunsu maddelerdeki lignin ve kitinin parçalayıcısı bunlardan salgılanan enzimlerle bu maddeler şekere dönüşür. Bunu da ışınlı mantarlar vücutlarının üst kısmıyla gıda olarak alabilmektedirler.

Kitinde mevcut olan organik azot bu canlıların boşaltım organları olmadığından artık madde olarak bünyelerinde bulunur. Oldüklerinde azot serbest hale geçerek gıda vazifesini götür. Bu ışınlı mantarlar toprağın o kendine has çürük kokusundan da sorumludurlar. Diğer mantarlar ise çok ince bir ağ tabakasıyla ki bunlar uzantılar (hortumcular) dır toprak parçacıklarını bir arada tutarlar. Diğer yardımcıları yer (toprak) kolloidleridir; mineral ve organik maddelerden müteşekkil tutkallı biçimlerdir. Kumda bulunmadıklarında toprak taneli yapıda olur. Her toprak belli sayıda toprak taneciklerinden oluşur. Kum 0,06 ile 2 mm.lik boyuttaki büyük taneciklerden oluşmuştur. Mil taşlı yapılarda bu 0.02 ile 0.06 mm’dir. Toprağın bulunduğu ortamın sıcaklığı verimliliğin sebeplerinden biridir. Tropik bölge toprağının humus tabakası 25-30 cm. kalınlığında dır. Ve bakteriler bütün organik maddeleri hemen bitkiler için gıda haline dönüştürürler. Kuzey yarımkürede bitki ve gıda artıklarını gıda haline dönüştürülmesi 9 ile 18 aylık bir süre gerektirmektedir. Toprağın teşkilinde yalnız humus değil, hava şartlan da mühimdir. Toprak bilimcisi George D. Scarseth’e göre genç topraklar kalıtım özelliklerini gösterirken, eski topraklar çevrenin durumuna bağlı bir yapıya sahiptirler. Genç toprağa bakıldığında geçmiş ana maddenin kireçtaşı, granit, buzultaş attığı, kumtaşı olup olmadığı hemen anlaşılır. Yağmurlara bağlı olarak ta toprağın yapısı değişebilir.

En başta gevşek yapılı toprak vardır. Un inceliğindeki kuvars tanecikleri yeni kumla kireç, kil taneleri ve mineral parçacıkları karışır. İlk oluşum dönemi buz devrindeki buzul kaya parçalandır. Bu toprak Asya’da özellikle Çin’de yaygındır. (“Sarı renkli Çin toprağı”) Bu malzemenin verimli toprak haline gelişi 4 safhada gerçekleşir;

A— Humus tesiriyle bu gevşek yapılı toprak kahverengi toprak haline geçer. Toprakların arası boşluklu olduğundan yağmuru buharlaştırır ve havalanması kolaydır.

B— Devam eden yağmurlar kil parçacıklarını koparıp daha alt tabakada biriktirirler. Böylece toprak değerli mineralleri kaybeder.

C— Kil tabaka suyu tuttuğundan, kahverengi toprak nemli, soğuk toprak haline geçer.

Bitki kökleri böyle bir toprakta tutunabilmek için güç harcarlar. Bu safhada yağmur suyu en üst tabakalara kadar tutulduğundan toprak, havasızdır, toprak canlıları da faaliyette pek bulunamadıklarından, humus da azalır. Böyle topraklarda yaş çayırlar ve suyu çok seven kızılağaç, dişbudak gibi ağaçlar yetişir.

Çevrenin diğer bir ürünü (çernozem) denilen Rusya’nın güneyindeki Ukrayna toprağıdır. Humus miktarı % 3–10 arasıdır. Toprak sıcaklığı en ideal olan 30°’a bazen ulaşır. Yağmur böylece çabuk buharlaşır. Toprak 1–2 m. kalınlığa kadar ulaşır. Buğday en ideal tahıl tütün olarak burada yetişir. Çünkü buğday kökleri 1,5 m.ye kadar kök salarlar. Orta ve Batı Avrupa da en sık rastlanan toprak türü kahverengi topraktır. Toprak okside olmuş demirce zengin olduğundan bu renktedir. Tarla ve orman toprağı olarak her bölgede kullanılmaktadır. Toprak sıcaklığı da ideal olduğundan bitkiler rahat kök salabildiği gibi, humus tabakası biyolojik faaliyetler yoluyla oldukça zengindir. Fakat biyologlar için daha ideal toprak kumlu, çamurlu topraktır. Bu özellikteki toprakta sebzeden tahıla her şey yetişir. Patates gibi sebzeler temiz hasat edilmeleri için kumlu topraklarda yetiştirilir. Fakat normal toprakta da patates yetiştirmek mümkündür.

Görülüyor ki insanoğluna hayatiyetini sürdürebilmesi için bahşedilen toprak sahip olduğu hassas dengeyle ve üzerinde sergilediği mevsimlerle değişen güzellikleriyle insanın üzerinde düşünmesi gereken bir konudur.

To Top