iSLAMiYET'iN YÜKSELiŞi VE O'NUN YÜKSEK AHLAKI


İSLAMiYET'İN YÜKSELİŞİ VE O'NUN YÜKSEK AHLAKI

İslamiyet, Medinede süratle intişar ediyordu. İslamiyetin her bakımdan güzelliği ve fıtri bir din olması sayesindeydi. İslamiyet kılıçla yayılmıştır diyenler çok büyük insafsızlık etmektedirler. İslamiyet, İslam Peygamberinin örnek ahlakı sayesinde yayılmıştır. Onun mübarek hayatı, güzel ahlakı, görenleri kendisine celbediyordu. Ondaki yüksek insanlığa hayran kalanlar, İslamnurunun cazibesine bir pervane gibi kendilerini verirlerdi. İslamiyet Hz.Muhammed (s.a.v.)'in yüksek ve kudsi şahsiyeti, Rabbani nüfus ve tesiri sayesinde intişar etmiştir. O yüksek şahsiyetin bazı meziyetlerine kısaca işaret edersek, O'nun nasıl bir insanlık örneği olduğunu görebiliriz:

Hz.Muhammed (s.a.v.), güzel ahlakı tamamlamak için Cenab-ı Hak tarafından gönderilmiş bir Hak Peygamber'di.

Ben ancak mekarim-i tamamlamak,güzel ahlakı ikmal etmek için gönderildim." diyordu. Cenab-ı Hak bu kudsi vazifeyi ifa için Onu seçmişti. Çünkü O, en mütekamil bir beşerdi, en kamil insandı. En güzel ahlak üzereydi. Bu husus Kur'an-ı Kerim'in şehadetiyle sabittir.

Muhakkak ki sen, en yüksek bir ahlak üzeresin. " Çünkü onun mürebbisi Allahu Azimüş'şan idi; O, yedi kudretin terbiye ettiği bir numune-i tekamüldü. "

" Beni Rabbim terbiye etti ve beni ne güzel yetiştirdi. " diyerek bu hakikati açıklamaktadır. Bir şairimizin dediği gibi:

"Bir mektebe oldu müdavim,

"Allah idi zatına muallim"

Fıtratın kendisine bahşettiği hilkat güzelliği Onun mübarek şahsında toplanmıştı. O en kamil bir insandı.

"Vasfında sözün hülasın al,

"İnsandı,fakat melekten efdal."

Beşeriyetin en yüksek mürşidi sıfatıyla onun her hareketi insanlık için bir örnek olacak mahiyettedir. Kur'an-ı Kerim şöyle demektedir:

" Sizin için Allahın Resulünde uyulması gereken güzel örnekler vardır. " İşte böyle evsafı haiz olan Peygamber'e tabi olmak insanlar için bir şereftir. Çünkü o Peygamber: Kardeşlik, merhamet, iyilik, şefkat getirmiş, insanlara insanlığın mana ve gayesini öğretmiştir. O'nun mübarek dini en güzel tealimi ihtiva eder, en güzel esaslar üzerine kurulmuştur. Beşeriyetin muhtaç olduğu sevgi ve saygı ondadır.

Hz.Muhammed'in takdirkarlarından ve hayranlarından olan Mr.Carly, Kahramanlar adlı eserinde bu noktaya temasla şöyle demektedir:

"... Şimdi hüsn-ü cemale, kuvvet ve zekaya sahipsiniz. Birbirinize şefkatiniz de var. Sonra ihtiyarlayacaksınız. Hz.Muhammed'in şu; Birbirinize şefkatiniz de var, sözü bana tesir ediyor. Cenab-ı Hak isteseydi, aranıza muhabbet ilkaa etmezdi. O halde iş nasıl olurdu? Bu pek doğru bir fikirdir... "

Hakikaten insanlık için en büyük nimet aralarındaki sevgidir. Beşeri yolcululuklar şefkat ve muhabbetle yaşar. Aile, evlat, hısım ve akraba, kavm ü kabile, millet,insanlık muhabbeti derece derece en yüksek noktaya doğru yükselmektedir. Muhabbet olmasaydı, medeniyetler kurulmaz, cemiyetler meydana gelmezdi. Kur'anı Kerim bu mühim noktayı şöyle anlatmaktadır:

" Yine Allah'ın ayetlerindendir ki: Allah sizlere içinizden eşler yaratmıştır, birbiriniz arasında muhabbet ve merhamet duygusu vermiştir. " Başka bir ayeti kerimede de beyan buyurulduğu üzere bu muhabbet ve şefkat Allah'ın en büyük nimetlerindendir. Bu sevgi ve saygı parayla satılıp alınır bir şey de değildir, eğer yeryüzünde olan şeylerin hepsini bedel olarak versen, insanları birbirine ısındıran ve bağlayan sevgi ve şefkati satın alamazsın. Bu sevgi ve saygı o kadar kıymetli ve muhterem bir şeydir ki, beşeriyetin dayanağıdır. İşte Hz.Muhammed insanlığa bunu vermiş, bu sevgiyle insanların kalplerini fethetmiş ve İslam dini bu sayede yayılmıştır.

Bu din hayır ve adalet dinidir. Bir iyilik işleyene on misli sevap vardır. Kötülük işleyene ancak yaptığıyla cezalanınır. Hz.Peygamber Medinede ilk hutbesinde şöyle buyurmuşlardır: " Her kim ki, velev yarım hurma ile olsun, kendini Cehennem ateşinden koruyabilecekse, hemen bu hayrı işlesin. Bunu da bulamazsa güzel sözle kendini kurtaramaya baksın. " Yine orada ikinci hutbesinde şunları şöylemiştir: " Ancak Allaha kulluk edin ve Ona hiç bir suretle şirk koşmayın. Allah'a karşı lakayd davranmaktan çok sakının. Sözün doğrusunu söyleyin. Sözünüz, özünüz Allah'a doğru olsun. Ruhu'llah aranızdaki sevginin kaynağı olsun. Allah, ahdini bozanlara, sözünden dönenlere gazab eder. "

Hz.Muhammed'in bu sözleri ve işleri daima hayır ve fazilet üzerinde durmaktadır. O, saltabat, hükümdarlık, riyaset davasında değildi. Tevazu ve sadelik onun ahlakının özüydü. Ashabına şöyle derdi:

" Hristiyanlar Hz.İsa'yı aşırı derecede medh ettikleri gibi siz de beni medihte ileri gitmeyin. Ben Allah'ın bir kuluyum. Benim hakkımda Allah'ın kulu ve Resulü deyin."

Bir defa asasına dayanarak Ashabının yanına geldi. Ashab hemen ayağa kalktılar. O, bu hareketten memnun kalmadı ve şu nasihatte bulundu:

" Yabancıların birbirlerini ta'zim için yaptıkları gibi yapmayın ve bana ayağa kalkmayın."

Ashabıyle oturup konuşur, tatlı tatlı sohbet ederdi. Hatta onlarla şakalaştığı olurdu. Gördüğü çocukları sever, onları okşar, küçükleri kucağına alırdı. Hür, köle, zengin, yoksul, her kim olursa olsun, bütün insanlar onun nazarında müsavi idi. Herkesin hatrını güder, gönlünü alırdı. Medine'nin kenar mahallelerindeki, hastaları ziyaret ederdi. Rastladığı kimsenin ona selam vermesini beklemez, ondan önce selam verirdi. "Aranızda selamı yayın ki, sevişesiniz " derdi. Ashabına elini uzatıp musafaha yapar ellerini sıkar, hal ve hatırlarını sorardı. Namazda bulunduğu sırada bile birisi yanına gelecek olursa, onu bekletmemek için namazını kısa keser, selam verip onun hacetini sorar, dileğini öğrenirdi. Herkese tatlı söz, güler yüz gösterirdi. Dudaklarında daima tatlı bir tebessüm dolaşırdı.

Aile hayatında da pek geçimli hareket ederdi. Ailesi etrafını hiç incitmez, onları pek hoş tutardı. Evinde boş oturmazdı. Elbiselerini temizler, pabucunu yamar, koyununu eliyle sağardı. Kendisine bir meşgale bulurdu. Hz.Hatice ona:

-"Ya Ebe'l_-Kaasım, yorulma, evde iş görecek kimsemiz var", dedikçe O, sevgili zevcesinin bu iltifatından memnun kalır ve ona:

-" Ya Hatice, derdi, bu dünyada dört şeyden hiç mi, amma hiç hoşlanam; onlardan Allah'ıma sığınırım: Korkaklık, cimrilik, tembellik, bir de pislik."

Sevgi ve şefkat duyguları onun bütün varlığını kaplamıştı. Muhtaç bir kimse gördü mü içi sızlardı. Onu kendi nefsine ve ehl ü ıyaline tercih ederdi. Her muhtacı gözetip her ihtiyacı karşılamaya çalıştığından evinde yığılmış, saklanmış bir şey bulunmazdı. İsteyene verirdi. Evinde yoksa, ödünç alıp verir, muhtaçları boş çevirmezdi. İrtihal ettiği zaman zırhı bir yahudide rehin olarak bulunuyordu.

Son derece tevazu sahibiydi. Hademesiyle yemek yer, onlarla oturup sohbet ederdi. Gelen misafirlerine kendisi hizmet ederdi. Habeş Kralı tarfından bir heyet gelmişti. Onlara bizzat hizmet etmeye başladığını gören Ashabı:

-" Yeter,Ya Resullullah! " dediler. O, şu cevabı verdi:

- " Bunlar bizim Ashab-ı Kiramımıza ikram ettiler, ilk muhacirleri hoş karşıladılar. Ben onlara bunun karşılığını bizzat vermek isterim. "

O, işte böyle vefalı idi. Ve herkesi de daima hayırla anardı.

Beşeriyetin şefakat ve merhamete daha muhtaç olan sınıfına, yoksullara, zavallılara karşı kalbi son derece yumuşaktı. Onların kırık ve mahzun gönüllerini almayı en büyük fazilet bilirdi. Hele masum yavrucukları, küçük çocukları daima sever, okşardı.Kızlarının çocukları namaz kılarken üstüne tırmanırlar,O bunlara bir şey demezdi ...

O'nun sevgisi yanlız insanları kucaklayan bir sevgi değildi. Bu hudutsuz sevgi hayvanları bile şefkatinden mahrum bırakmıyordu. O, hayvanlara, bütün canlılara son derece şefkatliydi. İçeri girmek için kapısında seslenen bir kediye kapısını kendi elleriyle açıp onu içeri alırdı. Hastalığa yakalanmış bir horozun tedavisiyle canla, başla uğraşmıştı. Atını kendisi tımarlayıp okşardı. Susuz kalmış bir köpeğe ayakkabısıyla kuyudan su çekip veren kimseyi cennetle müjdelemişti. Bir kediyi aç bırakan kadının bu yüzden azaba duçar olacağını bildirmişti. Bitki ve ağaç sevgisini de ehemmiyetle tavsiye ederdi. Susuz kalmış bir ağacı sulayan kimseye Allahu Teala'nın ecir ve mükafat vereceğini haber vermiştir. Her can taşıyana şefkat ne güzel bir şeydir. İşte Hz.Muhammed, bütün alemlere rahmet olan Efendimiz, bilunum alemleri kucaklayan bir şefkat ve sevgi ile insanlığa yepyeni bir ders vermiştir. Yeni bir medeniyet ruhu getirmiştir.Ve O, alemlere rahmet olarak gönderildiğini bilfiil isbat etmiştir. Onun mübarek dininin nurları beşeriyetin yolunu aydınlatan bir meşale halinde dünyanın her tarafına saçılmıştır.


"Alemlere rahmetti, evet, şer'i mübini,

Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.

Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep,

Medyun Ona cem'iyetti, medyun Ona ferdi."

Mehmet Akif ERSOY

Yorum Gönder

To Top