ÜÇ MUCiZE




ÜÇ MUCİZE

Müşrikler,Hz.Peygamber'i ararken mağaranın ağzına kadar geldikleri vakit içlerinden biri içeri girip aramak istedi.


O zaman Ümeyye b. Halef içeri girmek isteyince:
__Orada ne işin var?Aklını mı yitirdin?Baksana,orada Muhammed doğmadan önce örümcekler ağ germiş,kuşlar yuva yapmış,diye haykırmıştı.

Mağaranın ağzına örümcekler ağ germiş,orada bir ağaç bitmiş,dallarına bir çift güvercin yuva yapmış.Siyer kitaplarının rivayet ettiği Gar mucizesi bunlardandır.Müsteşriklerden Dermenghem,bu mucizeden bahsederken "Bu üç acayip şeyin benzerlerini hemen her gün yeryüzünde görmekteyiz"diyor.Fakat bir bakışa tabbi ve sade görünen bu şeyler şüphesiz ki,birer mucizedir.Mucize denince göklerden ateş yağması,yerlerin yarılması gibi fevkalade dehşet verici bir şeyin olması gerekmez.Asıl itibar neticedeydi.Nasıl ki kahramanlık telakkisi de öyledir.En basit ve sade görünen bir şeyle de en büyük kahramanlık kazanılabilir.Harblerde bunun misali çoktur.Küçük şeyler büyük neticeler doğurabilir.Tabii görünen bu acayip haller netice itibariyle büyük birer mucizedir,tarihin vechesini değiştiren birer mucize ve bunların tabii görünmesi,asıl mucize bundadır.Çünkü,gayeye uygun olması,tabii görünmesini icab eder.Başka türlü olsa müşrikler işin farkına varabilirlerdi.İlk bakışta sade görünen Gar mucizesi,tarihin en büyük hadiselerinden biridir.Zaten Hicret,baştan başa mucizelerle doludur.Siyer kitaplarının küçük işaretle iktifa ettikleri bu hadise incelendikçe insanın gözünde büyümektedir.


Müşrikler,Hz.Peygamber'in evini çepeçevre çevirmişler,elleri sopalı,belleri hançerli bir sürü delikanlı Onu beklerken O,aralarından çıkıp gidiyor da görmüyorlar.Bazı Siyer kitaplarının dediği gibi,Hz.Muhammed onların üzerine bir avuç toprak serpmiş ve gözleri görmemiştir.Evet,onların yüzüne serpilen hakaaret tozudur.Onlar zaten görmüyorlardı.Her tarafı aktarıyorlar,fakat,burunlarının dibindeki adamı bulamıyorlardı.Çünkü kördüler.Kur'an_ı Kerim'in haber verdiği gibi:"Kalpleri var,anlamaz;gözleri var,görmez;kulakları var,işitmez."İşte müşriklerin hali budur.Müşriklerin zavallılığına bakın ki,Ebu Cehil'leriyle,Ebu Lehep'leriyle,koca bir şirk alayı ayaklanmış,gözlerinin önünde uyuyan adamı ellerinden kaçırdıktan sonra her tarafı aktarıyorlar,burunlarının dibindeki mağarada üç gün,üç gece kalıyor,yine bulamıyorlar.Allah sakladığını saklar.Bunlar hep birer mucize değil de nedir?Müşriklerin kendilerini takip edeceklerini çok iyi bildikleri halde,Mekke'nin dibindeki mağarada tam üç gün kalmak,bu ne demektir!Müşrikler iğne deiliğini bile ararken,mağaranın ağzına varmışken içeri girmiyorlar.Demek onları çeviren meçhul bir el var.Bu şeylerin başka türlü ne ile izahı yapılabilir?


Mukadderat_ı İlahiyye her şeye hakimdir.Müşrikleri haib ve hasir bırakan o ezeli kudrettir.Hicretin Mekke'de cereyan eden bu bir kaç günlük safhaları,Hz.Muhammed'in azametini göstermeğe kafidir.İlahi vahiy Ona her hususta delil olmuştur.

Büyük Türk Şairi Baki,Mevahib_i Lednniye tercümesinde Gar mucizesini şöyle anlatır:

"Mağaranın içine girdikleri vakit Hak Teala'nın emriyle mağara kapısının önüne bir çift güvercin gelip yumurta buraktılar.Örümcek dahi kapının ağzına ağını kurdu.Kureyş'in bedbahtları silah ve ışıklarıyla dağın her tarafını dolaşıp mağara kapısına geldiler.Yumurtalarıyla güvercinleri ve örümceği gördüler.Buraya adem girmişe benzemez,dediler.Birisi :Hele bir kere içeri girip bakalım,belki burda olurlar.Ümeyye b. Halef dedikleri me'lun:Görmez misiniz?Bunda Muhammed doğmazdan evvel örümcekler yuva yapmış ve güvercinler yumurtlamış.Mağara kapısında bu haletler varken içeri girip yoklamayı hiçbir kimse girmeye ikdam edemedi,dönüp gittiler."

Kureyş'in öldürmek için Hz.Muhammed'i takibinden ve Gar hadisesinden Kur'an_ı Kerim şöyle bahseder:


"Hani bir vakitler o kafirler sana karşı türlü hileler kuruyordu.Seni tutup bağlamak,seni öldürmek,yahut yurdundan çıkarmak için suikast hazırlıyorlardı.Allah da onların mekir ve hilelerini kendi başlarına çaldı.Onların planlarını altüst etti.Zira Cenab_ı Hak,tuzakçıların şerlerini izale edip onlara hadlerini bildirir."


"Siz ona yardım etmezseniz,Allah O Peygamberine yardım eder.Bakınız ona nasıl yardım etti,kafirler onu yurdundan çıkardıkları zaman ikisi o mağarada bulundukları sırada,o lahzada arkadaşına:üzülme,mahzun olma,Allah bizimle beraberdir diyordu.Allah da derhal ona itmi'nan verdi.Onu görmediğiniz orduyla te'yid etti.Kafirlerin sözünü alçalttı,yere çaldı.Allah'ın kelimesi ise en yücedir.

Hicret hadisesinde her bakımdan Hz.Muhammed'in büyüklüğünü görmekteyiz.O,denizde kazaya uğrayan bir geminin kaptan gibi,evvela bütün Müslümanları Mekke'nin tazyikli muhitinden kurtarıp Medine'ye nakletti.Kendisi en sonraya kaldı.Müslümanları geriye bırakıp herkesten önce pek ala Medine'ye gidebilirdi.Bu Onun için pek kolaydı.Fakat bunu yapmadı.Medineliler Onu hasretle bekliyordu.Büyük Peygamber hak ve hakikat uğrunda her fedakarlığı göze aldı.Tehlikelere göğüs gerdi...Hayatı pahasına müşriklerin arasında kaldı.Mekke'de kalmak,tehlikenin içinde durmak demekti.Fakat O,bunu da göze aldı.Biliyordyu ki,Cenab-ı Hak Onu düşmanlarının elinden kurtarıp Medine'ye iletecektir.

Mağarada üç gün ,üç gece kaldıktan sonra,takibatın biraz gevşemiş olduğuna kanaat getirdiler.Çünkü düşmanları,bu üç gün zarfında Mekke civarında kalabileceklerine ihtimal vermiyorlardı,her halde buralardan uzaklaştılar zannını besliyorlardı.Ebu Bekir'in oğlu Abdullah'ın getirdiği haberlerden bu anlaşılıyordu.Buraya kadar gayet ustaca,şaşırtmaçlı şekilde devam eden hareket tarzı,bundan böyle de Allah'ın inayeti ile aynı muvaffakiyetle devam edecektir.Develer getirildi.Hz.Peygamber ile Hz.Ebu Bekir,bu iki hicret arkadaşı,Yar_ı Gar develerine getirdiği yemeği ve suyu develere asmak için bir şey bulamadı.Derhal belinden kemerini çıkardı,onu yırttı.Bir parçası ile yiyecek çıkınını ve su kabını deveye astı,diğerini de beline doladı.Bundan dolayı Esma'ya Zatü'n_Nitakayn"çift kemerli"denir.Zira Hz.Peygamber,kendisine Ahirette,cennette bunun mükafatını göreceğini müjdelemiştir.

Abdullah b. Üreykıt'ın kılavuzluğu ile yolculuğa başladılar.Abdullah,müşriklerden olduğu halde,ücret mukaabili hizmet yaparak yol gösteriyordu.Çölü iyi tanırdı.Yolda da şaşırtmaçlı bir istikaamet takip ettiler.Medine'ye doğru herkesin gittiği yoldan başka bir yol tuttular.Evvela cenup istikaametinden Kızıl Denize yakın,Tehame'ye doğru gittiler.Sonra şimale döndüler.Kızıl Deniz sahilinden uzak,çöl içinden sahile doğru gidiyorlardı.Bütün geceyi ve gündüzün büyük bir kısmını develerin üzerinde geçirdiler ve çöllere dalarak yol aldılar.Kızgın güneşin altında yorgunluğa ehemmiyet vermeden gidiyorlardı.Bir an evvel Medine'ye ulaşıp arkadaşlarına kavuşmak için can atıyorlardı.Yirmi dört saate yakın bir yolculuktan sonra,sıcaktan bunalıp bitap kalmışlardı.Develerinden inip biraz istirahat ettiler.Biraz süt içtiler.Fakat yürünecek yol daha uzundu.Yollarına devam etmek gerekiyordu.Artık güneş ufka doğru iniyordu...

Yorum Gönder

To Top