MEVLiD KANDiLi NASIL iDRAK EDiLiR
MÜBAREK ZAMAN DİLİMLERİ
0
Yorumlar
İslam âlimleri mevlid kutlamalarının hükmü konusunda ihtilaf etmiş ve kimileri bu uygulamayı bid'at sayarak şiddetle karşı çıkmıştır. Bizim de görüşlerine katıldığımız büyük bir kısmı ise Hazreti Peygamber'in dünyaya gelmesi sebebiyle muhtaçlara yardımda bulunmanın, Rasuli Ekrem'i anlatan şiirler okumanın, güzel elbiseler giyerek sevinç gösterisinde bulunmanın birer güzel amel olduğunu ifade etmişlerdir.
Mevlid sözlükte "doğum yeri ve zamanı" demektir.
Mevlit ya da Veladet Kandili Efendimiz Hazreti Muhammed sallahu aleyhi ve
sellemin kâinatı varlığıyla şereflendirdiği doğum gecesi olan Hicrî
Rebiul-evvel ayının onikinci gecesidir.
Asr-ı Saadet ve Dört Halife Dönemi ile Emeviler ve Abbasiler
dönemlerinde mevlidle ilgili bir uygulamaya rastlanmaz. İlk resmi mevlid
kutlaması Fatımiler'de (970'ler) görülürken Kuzey Afrika'da halkın Hıristiyan
bayramlarını kutlamasını önlemek amacıyla 1230'lardan itibaren uygulanmaya
başlamıştır.
Osmanlılar'da mevlid III. Murad'la birlikte (1588) resmen
kutlanmaya başlanmıştı. Bu kutlamanın resmi bir bayram niteliğinde
gerçekleştirilmesi Osmanlı'da İslam ve Hz. Peygamber sevgisinin yerleşmiş bir
gelenek ve kapsamlı bir sistem halinde ortaya konması nedeniyledir. Bu
kutlamalara kandil denilmesi de Osmanlılar'da mübarek günlerin gecelerinde
minarelerde kandil yakılması sebebiyledir.
Bütün kandil gecelerinde yapılması tavsiye edilen önemli bir takım ameller vardır ki bunlar afv ü mağfirete nail olma, ecir ve sevap kazanma, manevî gelişme kaydetme ve Allah'ın rızasına ulaşma vesileleridir.
O günlerin şartları içinde minarelerdeki mahyaların nasıl
bir şenlik görüntüsü oluşturduğunu hayal edebiliriz. Dinî anlam ve mesajları
toplumu meydana getiren her çeşitten insana taşımak için büyük bir fırsat olan
bu günleri görsel bir şölen havasıyla hafızalara kazımanın eğitsel önemi
tartışılmazdır. Bütün mübarek gün ve gecelerin kutlanmasını gelenekselleşmiş
törenlere dönüştürme işinin özellikle Osmanlı coğrafyasında tecrübe edilmesinde
diğer inanç ve kültürlerle yakın temasın ve bu temas sebebiyle görsel vurguya
olan ihtiyacın etkili olduğu düşünülebilir. (Özellikle tarih boyunca -ve
günümüzde- inanç ve kültürün hem gelecek nesillere hem de diğer kültür
mensuplarına tanıtılmasında törensel sanat ve estetiğin etkisi düşünülürse bu
konu daha iyi anlaşılabilir.)
İslam âlimleri mevlid kutlamalarının hükmü konusunda ihtilaf
etmiş ve kimileri bu uygulamayı bid'at sayarak şiddetle karşı çıkmıştır. Bizim
de görüşlerine katıldığımız büyük bir kısmı ise Hazreti Peygamber'in dünyaya
gelmesi sebebiyle sevinmenin, onun doğumunun sevinciyle muhtaçlara yardımda
bulunmanın, Rasuli Ekrem'i anlatan şiirler okumanın, güzel elbiseler giyerek
sevinç gösterisinde bulunmanın birer güzel amel olduğunu ifade etmişlerdir.
Bu görüşte olan âlimler Efendimiz'in pazartesi günü oruç
tutmanın faziletini anlatırken "bu benim doğduğum ve bana vahiy indirilen
gündür" diyerek doğumunun önemine işaret etmesini ve ayrıca Hazreti
Peygamber'in doğduğu haberi üzerine cariyesini azat eden Ebu Leheb'in bu
davranışı sebebiyle her pazartesi azabının hafifletildiğine dair rivayeti
görüşlerini temellendiren deliller olarak kabul etmişlerdir.
Kur'ân tilavetiyle, her türlü zikir ve dua ile kaza ve nafile namazlarla O'na yönelişimizi yerine getirebiliriz. Mübarek gecelerin gündüzünde (ertesi gün) mümkün olduğunca oruçlu olmak da bu geceyi yaşayabilmiş olmanın güzel bir şükrüdür.
Ayrıca Efendimiz'in bizzat kendi mescidinde Allah ve Rasulü'nü
öven ve İslam düşmanlarını kahreden şiirler söyleyen Hassan b. Sabit için özel
bir minber koydurması ve "Hassan'ın sözlerinin düşmanlara ok yarasından
daha tesirli olduğunu" ifade buyurması, dinin asıllarının anlatılması,
aktarılması ve Allahın Rasulü'ne duyulan muhabbet ve bağlılığın pekiştirilmesi
yolunda edebiyatın gücünü göstermesi anlamında önemli bir delildir.
Mevlid kutlamaları sırasında Rasul-i Ekrem'in doğumunu
anlatan, onu medh ü sena eden ve genel olarak "mevlid" diye
isimlendirilen şiirlerin okunması bir gelenek haline gelmiştir. Bugün
Müslümanların konuştuğu hemen her dilde birçok mevlid mevcuttur. Mevlid, artık
İslam toplumuna mal olmuş ortak bir değerimizdir. Bu eserlerin dinlemek ve
dinlettirilmek suretiyle halka ulaştırılması da çok önemli. Çünkü bizim
toplumumuz ciddi bir dinleme kültürüne sahiptir.
Bütün kandil gecelerinde yapılması tavsiye edilen önemli bir
takım ameller vardır ki bunlar afv ü mağfirete nail olma, ecir ve sevap
kazanma, manevî gelişme kaydetme ve Allah'ın rızasına ulaşma vesileleridir. Bu
mübarek gecelerin her birinin bir başka cihetten sevinç ve şükür vesilesi
olduğunu hatırlayacak olursak bu sevinç ve şükrü ifade etmek için namaz, oruç,
Kur'ân kıraati, sadaka, hayır hasenat gibi çeşitli ibadetlerin icra edilmesi
müslümanın sevincini ortaya konma biçiminin günümüz insanının ölçüsüz, sınırsız
sevinç gösterilerinden ne kadar farklı olduğunu da dikkatlerimize sunar.
Müslümanın korku, hüzün, sevinç, mutluluk, başarı, başarısızlık gibi
birbirinden farklı her duygusunu ifade ederken Rabbiyle ilişkisini esas alması,
sığınırken de şükrederken de Rabbini anması bu mevlid kandili vesilesiyle bir
kez daha hatırlanmalıdır.
Dinimizce mübarek sayılan ve yıl içerisine adeta serpiştirilen bu günlerin İslam toplumuna getireceği barış ve huzur açısından en önemli katkılarından biri de insanlar arasındaki olumsuzlukları iyileştirme gücüdür. Bu günlerde mü'minlerle helalleşilir. Küs ve dargın olanlar barıştırılır.
Rasulullahın dünyayı teşrifinin kutlanması demek olan bu
mübarek günde öncelikle evlerimizde çoluk çocuğumuz ve yakınlarımız için
müslümana yakışır bir sevinç ve kutlama ortamı hazırlamalı, bu geceyi
Efendimizin daha yakından tanınması için bir vesile haline getirmeliyiz.
Bütün duygular topluluk halinde yaşandığı zaman etkisini
artırır. Bu nedenle mübarek gün ve gecelerde camilerde veya diğer mekanlarda
Allah'ı ve Rasulünü anmak için yapılan törenlere katılmak, oralarda okunan
Kur'ân-ı Kerim'i, Allah'ın Rasulüne bağlılığımızı anlatan mevlid-i şerif ve
ilahileri dinlemek, Peygamber Efendimiz'e salât ü selâmlar getirmek, hasılı
sevgi ve coşku ırmaklarının aktığı denizde bir katre olabilmek kalplerimizin
katılığına en güzel merhemlerden biridir.
Bu merhemle toplumsal yaralarımızın şifasını talep ettikten
sonra her birimizin şahsen Allah Teala Hazretlerine halini arz etme, bu mübarek
vakitlerde O'na el açan sayısız kullarının içinde duası reddedilmeyecekler
arasına karışabilmek için O'ndan dileyeceklerini dilemek üzere kişisel olarak
da huzura durmalıyız. Bu duruş elbette tek bir formda değildir. Kur'ân
tilavetiyle, her türlü zikir ve dua ile kaza ve nafile namazlarla O'na
yönelişimizi yerine getirebiliriz. Mübarek gecelerin gündüzünde (ertesi gün)
mümkün olduğunca oruçlu olmak da bu geceyi yaşayabilmiş olmanın güzel bir
şükrüdür.
Dinimizce mübarek sayılan ve yıl içerisine adeta
serpiştirilen bu günlerin İslam toplumuna getireceği barış ve huzur açısından
en önemli katkılarından biri de insanlar arasındaki olumsuzlukları iyileştirme
gücüdür. Bu günlerde mü'minlerle helalleşilir. Küs ve dargın olanlar
barıştırılır. Gönüller alınır; kederli yüzler güldürülür. Üzerimizde hakları
olanlar aranıp sorulur. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı
olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu
edilir. Hayattaki manevî büyüklerimizin, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer
yakınlarımızın kandilleri tebrik edilir, duaları istenir.
Bütün bu güzelliklerin bu mevlid kandilinden başlamak üzere
yaklaşan her mübarek gün ve gece vesilesiyle hayatınızda biraz daha yer etmesi
ümidiyle hayırlı kandiller.