iSTiMNA (MASTURBASYON)


Allahu Teâlâ insanı çift yaratmış ve insanlığın devam ve bekasını tenasül kanununa bağlamıştır. Bu fıtrat kanunun içine de peşin bir ücret olarak bir lezzet ve zevk yerleştirmiştir. Yani insanda bulunan şehvet duygusunun varlık gayesi neslin devamıdır. Bu da sahih bir nikâh akdininin neticesidir.



Buna göre bir insanın şehvetini teskin edeceği yer, sahih bir nikâh akdiyle evlendiği hanımıdır. “Onlar ki ırzlarını korurlar. Ancak hanımlarına ve sahip oldukları cariyelerine karşı münasebetleri müstesnadır. Çünkü onlar bu helâl olanlarda kınanmazlar. Kim de bu helâlden başkasını ararsa, işte onlar haddi aşanlardır.” (Mü'minûn Sûresi, 23/5-6-7) ayeti de bunun dışında kalan bütün yolların gayri meşru olduğuna işaret etmektedir.



İnsanın eli ile veya başka bir şeyle kendi kendini cinsî yönden tatmin etmesi anlamına gelen istimna (mastürbasyon), bu ayete göre bir nevî haddi aşmadır ve caiz değildir. Aynı zamanda bu mezmum fiil, fıtrat kanunlarına yani genel olarak insanın yaratılışına özel olarak da organların yaratılış gayelerine uygun değildir.



Âlimlerimiz genellikle zikri geçen ayeti kerimede “aşırı gitme” veya “haddi aşma” sözünden yabancı bir kadınla zina etmenin anlaşılacağını söylemişlerdir. Ancak müfessirlerin birçoğu eliyle istimna yapanların da bu ayetteki yasak kapsamına gireceğini ifade etmişlerdir. Buna göre zaruret hali bulunmadıkça, adet haline getirilen ve sırf lezzet ve zevk almak için yapılan istimnanın haram olduğunu ifade etmişlerdir. İstimnanın helal olduğunu ifade eden bir İslam âlimi yoktur. Ancak hususiyle Hanbelîler başta olmak üzere bazı fakihler zaruret durumlarında istimnanın caiz olacağını söylemişlerdir. Zaruretten kastedilen ise zinaya düşme tehlikesidir. İstimna yapmadığında zinaya düşeceğinden korkan bir kimse için böyle bir fetva vermişlerdir. Ancak burada zinaya düşme tehlikesi basit bir vehimden ibaret olmayıp kuvvetli bir zan bulunmalıdır. Bu hüküm “alternatif olmadığı durumlarda iki zarardan daha hafif olanını işlemek” ve “zaruretler haramları mübah kılar” kurallarına dayandırılmıştır.



Dört mezhep imamından istimnanın caiz olacağını söyleyen sadece Hanbeliler olmuştur. Kaldı ki Alûsi, Hanbelilere isnad edilen bu görüşü, onların temel fıkıh kitaplarında bulamadığını söylemiştir. (Alusi Tefsiri, c.17, s.10) Diğer üç mezhebin nokta-i nazarı ise istimnanın haram olduğudur. Hanefilerden bazı fakihler buna tahrimen mekruh demişlerdir ki, bu da harama yakındır.



İstimna ile ilgili olarak İbni Abidin şunları söylemiştir: “Keyfî olarak şehvetini gidermek için el ile menisini getirmek haramdır. Ancak şehveti kendisine galebe çalıp da karısı veya cariyesi bulunmazsa, şehvetini dindirmek için bunu yaptığında günahkâr olmayacağı umulur” (İbn Abidîn, Reddü'l-Muhtâr, İstanbul 1984, 4 / 27-28). Aynı zamanda bu ifadeden evli bir kimseye hiçbir şekilde bir ruhsatın verilmediği de anlaşılmaktadır. Çünkü onun için böyle bir zaruretten bahsedilmez.



İstimna hakkında, “Elini nikahlayan mel’undur”, “Zekeriyle oynayan bir ümmete Allah azap etmiştir”, “Elleri hamile olarak haşredilecek bir kavim duydum. Bunların elleriyle istimna yapanlar olduğunu sanıyorum” şeklinde hadisler zikrolunmuştur. Ancak bu hadisler hadis imamlarınca tenkid edilmiş ve hükme menat olacak kuvvette olmadıkları söylenmiştir. (Faruk Beşer, Hanımlara Özel Fetvalar, s. 299)



İstimnanın haram olduğunu ifade eden fakihlerin bu hükümlerine getirdikleri bir delil de şu şekildedir. İnsanın iffetli yaşamasını temin eden ve onu zinadan alıkoyan en önemli bir husus onun evlenmesidir. Hâlbuki Peygamber Efendimiz (s.a.s), gençlere seslenerek gözü ve iffeti korumaya sebep olduğu için imkânı olanların evlenmesini tavsiye etmiş, buna güç yetiremeyenlerin ise iffetlerini muhafaza edebilmeleri için oruç tutmalarını istemiştir. (Buhari, Savm 10)



Buradan yola çıkan fakihler, “eğer istimna caiz olsaydı, Peygamber Efendimiz (s.a.s), evlenmeye güç yetiremeyenlere zinaya düşmemeleri için istimnayı tavsiye ederdi” demişlerdir. Aynı şekilde Allahu Tealâ da Yüce Kitabında “Ev­len­me im­kâ­nı bu­la­ma­yan­lar ise, Al­lah lüt­fu ile on­la­rın ih­ti­yaç­la­rı­nı gi­de­rin­ce­ye ka­dar if­fet­li kal­ma­ya ça­lış­sın­lar!” (Nur Suresi, 24/33) buyurarak zinaya düşmeme hususunda hiç kimsenin böyle bir yöntem uygulamasını tavsiye etmemiştir.


Mastürbasyonun Zararları


1- Uzmanlar aşırı mastürbasyon düşkünlerinde üzüntü, dalgınlık ve aşağılık duygusu meydana geldiğini ve her mastürbasyondan sonra umumiyetle bir pişmanlık ve ruh sıkıntısının kendini gösterdiğini ifade etmişlerdir.


2- Mastürbasyon alışkanlığı, bir kısım sinir bozukluklarına yol açar. Fazla sinirlenmeler, el ve kol titremesi, baş dönmesi, uykusuzluk, kalça ve bacaklarda dermansızlık, yorgunluk hâsıl olur.


3- Fazla mastürbasyon, hafıza zayıflığı, dikkatsizlik ve unutkanlık yapar. Buna düşkün kimselerin, bir şeyi ezberlemeleri güçleşir. Ezberlediklerini de çabuk unuturlar. Bir konuyu okurken, bütün dikkatlerini toplayamazlar. Dikkat dağınıklığı meydana gelir. Okuduklarını da kolay anlayamazlar. Bediüzzaman Hazretleri de şu ifadeleriyle bu duruma işaret etmiştir: “Ehl-i İslâm da nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesât-ı nefsâniye (Müslümanlar arasında harama bakma arttıkça cinsî duygular) heyecana gelip vücudunda sû-i istimalât ile israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olup, ondan, tıbben kuvve-i hafızaya (hafıza gücüne) zaaf gelir.
Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, husûsan bu memâlik-i harrede (sıcak iklimlerde) o sû-i nazardan, sû-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeye başlıyor. Herkes, cüz'i-küllî o şekvadadır.” (Bediüzzaman, Kastamonu Lahikası, s. 92)


4- Mastürbasyon, insanı ölçüsüzlüğe sevk eder. Aslında mastürbasyon insanı tatmin etmez; doygunluk ve rahatlık meydana getirmez. İnsanın cinsi zevk ve hislerini tatmin edilmemiş bırakarak, daha fazla tahrik eder, azdırır. Bundan dolayıdır ki mastürbasyona devam edenlerin, bu arzuları gittikçe şiddetlenerek bu işi fazla ileri götürürler. Bu da zararı arttırır.


5- Mastürbasyon, doğrudan doğruya hastalık yapıcı değil ise de, dolayısıyla buna sebep olur. Çünkü ölçüsüz mastürbasyonlarla, vücut kuvvetten düşerek bünyedeki kan tabii kudretini kaybettiğinden, bazı rahatsızlık ve hastalıklara yol açar.


6- Mastürbasyon mübtelâları, evliliklerinde de problem yaşarlar. Evlendikten sonraki cinsî münasebetten gereken zevki alamazlar. Aslında mastürbasyondan alacakları zevk cimadan hâsıl olan zevkin yanında çok küçük kalmasına mukabil, ailevî mübaşeretleri onları tatmin etmez. Bu da aile içi mutsuzluğa sebep olur, eşlerin birbirinden soğumasını netice verir.


7- Mastürbasyon alışkanlığı, bel gevşekliğine (erken boşalmaya ve idrar yolları da dâhil olmak üzere diğer rahatsızlıklara) yol açar.


Mastürbasyondan Kurtulmanın Yolları


1- Şartlar müsait olduğunda vakit kaybetmeden evlenmek. Nitekim Allah Resulü (s.a.s): “Ey gençler topluluğu, sizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlilik gözü harama bakmaktan son derece önleyici, iffeti de en iyi koruyucudur. Evlenme masrafına gücü yetmeyen kimse de oruç tutsun. Çünkü oruç. Kuvvetli bir şehvet kincidir.” (İbni Mâce, Nikâh 1) buyurmuştur.


2- Evlenmeye gücü yetmeyenlerin oruç tutması. Yukarıdaki hadis bu hususa da işaret etmektedir.


3- Şehevî hisleri galeyana getirecek yayınlardan, televizyon programlarından veya bilgisayardan uzak durmak. Çünkü göz ne ile meşgul olursa kalp ve kafa da bunun üzerinde îmâl-i fikr edecektir. Gözüne devamlı haram manzaralar giren bir kimsenin iffetini muhafaza edebilmesi ve istimnadan hatta zinadan uzak kalabilmesi zordur.


4- Gözümüzü haram manzaralardan koruma adına ihtiyaç olmadıkça çarşı pazarda dolaşmamak.


5- Mümkün olduğu kadar vaktini boş geçirmeyerek, faydalı işlerle meşgul olmak. Çünkü şeytanın en çok uğraştığı ve şehevî hislerini kamçılayarak ağına düşürdüğü kimseler boş ve aylak olanlardır. Çünkü insan bir işle meşgul olmadığında hayal ve düşünce kendine bir meşgale bulacak ve şeytan ve nefis faktörünün de işin içine girmesiyle kişi hiç farkına varmadan kendini günah deryasının içine yelken açmış bir halde bulacaktır. İşte bu noktada anne babalara da önemli bir vazife düşmektedir. Özellikle yeni ergenlik çağına girmiş çocukların uzun süre yalnız başlarına vakit geçirmelerine mani olmaları gerekmektedir.


6- Karakteri sağlam ve ahlakı düzgün arkadaşlar edinmek. Birçok kimseyi kötü alışkanlıklara iten şey kötü arkadaştır. Peygamber Efendimiz de “Kişi arkadaşının dini üzerinedir. O halde sizden birisi kiminle arkadaşlık yaptığına dikkat etsin” buyurmuştur.


7- Sportif faaliyetlere devam etme, alınan gıdalara karşı hassasiyet, dar pantolon giymeme, kasık tüylerinin tıraşını zamanında yapma gibi şeyler de başvurulabilecek tedbirler arasındadır.
To Top