O' (SAV) BiZE iLETiŞiMi ÖĞRETTi


O' (SAV) BİZE İLETİŞİMİ ÖĞRETTİ

İnsanlar bir toplum içinde yaşadıkları müddetçe birbirleriyle iletişim kurmak zorundadır. Kurulan bu iletişim sürecinde insan gelişir, olgunlaşır, toplumun ve insanlığın bir parçası haline gelir. Bir insan olarak Peygamber Efendimiz (sas) iletişimi en güzel şekilde kullanmıştır. O (sas)’nun iletişimi, hem mesaj ileten hem de mesajın kaynağını temsil eden bir misyona sahipti. Bu ilahi misyonu, insanlar arasında kurduğu en güzel diyalog ve iletişim yöntemleriyle yerine getirmiştir. Bizlerin iletişim konusunda Peygamber Efendimiz (sas)’den alacağımız birçok dersler vardır.

1. İnsanların asgari müştereklerinden istifade ederdi

Bütün evliyânın başı (sas), insanlar arasında ortak noktalarda buluşmayı iletişimin bir basamağı olarak kullanmıştır. Bu konuda en asgari nokta olarak insanlardan bir insan olduğunu beyan etmesidir.

Peygamber Efendimiz (sas) aynen diğer insanlar gibi yaşamıştır. Mekke’de yetim doğan Efendimiz (sas), altı yaşına geldiğinde annesini kaybetti, hem yetim hem öksüz kaldı. Sekiz yaşında da dedesini kaybetti. Başkalarının işinde çalıştı. Çobanlık ve ticaretle meşgul oldu. Kendinden on beş yaş büyük Hz. Hatice ile evlendi. Çocukları oldu. Kızı Hz. Fatıma hariç hepsinin ölüm acısını hissetti. Eşi Hz. Hatice’nin vefatından sonra diğer analarımızla evlendi. Çamurdan inşa edilmiş ve hurma yapraklarıyla örtülü evde oturdu. İçine lif doldurulmuş yatakta yattı. Herkes gibi yöresel kıyafetler giydi. Eşeğe, deveye bindi. Hz. Aişe’nin ifadesine göre; elbisesini kendi yamar, ayakkabısını tamir eder, koyun sağar, hayvanları yemler, ev işlerinde hanımlarına yardımcı olurdu. Sofraya hizmetçisiyle oturur, kölelerin davetine katılır, hastaları ziyaret eder, karşılaştığı çocuklara selam verirdi. Herkes iş görürken O (sas) da boş durmaz, insanlarla birlikte çalışırdı. Bir meclise girdiğinde kendisi için ayağa kalkılmasını istemezdi.

Şüphesiz Peygamber Efendimiz (sas), bir melek değil, bir insandı. Ama alelâde bir insan da değildi. O (sas), ağyara kapalı, seralarda büyütülen, geliştirilen nadide bir varlıktı. Aksi takdirde, herkesin peygamberlik vazifesini yapabilecek, dolayısıyla peygamberlere ihtiyaç kalmayacağı düşünülebilirdi.

Ama alelâde bir insan olmayan Habibullah (Allah’ın sevgilisi) (sas), insanlar gibi yaşamış, onlardan farklı olmadığını göstermiş, böylece farklı algılamadan doğabilecek iletişim engelini ortadan kaldırmıştır.

2. İnsanlara değer verirdi
Kutlu Nebi (sas) iletişimi kolaylaştıran ve süreklilik kazandıran değer verme duygusunu da etkili bir biçimde kullanmıştır. Peygamber Efendimiz (sas), arkadaşlarını özler ve onların durumlarını ve işlerini sorardı. Kendisiyle ilgilenen insan, Muallim-i Ekmel’in (En mükemmel muallim, öğretmen) (sas) en çok sevdiği insanın kendisi olduğuna inanırdı. O (sas), ağlayan bir çocuk görse oturur, onunla birlikte ağlar, inleyen annenin ızdırabını vicdanında hisseder, namazda iken dahi bir çocuğun ağlamasını duyduğunda annesinin ona duyacağı heyecanı bildiğinden dolayı hemen namazını bitirirdi. Hizmetçisini haksız yere döven sahibine, “Onu haksız yere dövdün. Ya hürriyetine kavuştur ya da salıver gitsin.” demiştir.

Yine bir gün Efendimiz (sas) arkadaşlarıyla Baki mezarlığına giderler. “Selam size ey müminlerin yurdunda sakin olanlar, biz de inşallah size kavuşacağız.” demiş, ardından da, “Kardeşlerimi çok özledim.” buyurmuşlardır. Yanındaki arkadaşları, “Biz senin kardeşlerin değil miyiz ya Rasulallah?” deyince, Efendimiz (sas), “Sizler benim arkadaşlarımsınız. Kardeşlerim henüz dünyaya gelmedi.” buyurmuşlardır.

3. Hem akla hem duygulara hitap ederdi
En Büyük Lider (sas) iletişimin temel ilkelerinden olan diğerkâmlık (diğergamlık/empati) yaklaşımını etkili bir biçimde kullanmış ve arkadaşlarına empatinin nasıl yapılacağına dair örnek oluşturmuştur. Bir gün gencin biri Efendimiz’in (sas) huzuruna gelir. İman edeceğini ama zina hususunda izin verilmesini talep eder. Sahabe efendilerimiz bu durumu hoş karşılamazlar. Efendimiz (sas), gencin yanına gelmesini ister ve onunla konuşmaya başlar. “Bir başkasının senin annenle zina etmesine razı olur musun?” der. Genç, “Hayır” der. Efendimiz (sas) de, “Hiçbir insan da böyle yapılmasını istemez.” der ve devam eder. “Bir başkasının kendi kızınla zina etmesine razı olur musun?” der. Genç, “Hayır ya Rasulallah!” der. Efendimiz (sas), “Zaten hiçbir kimse kendi kızıyla zina edilmesini istemez.” der. Efendimiz (sas), bu durumun gencin kız kardeşi, halası ve teyzesi için de uygun olup olmayacağını sorar, genç her defasında hayır cevabını verir. Efendimiz (sas) daha sonra gencin dizini dizine değdirerek, kendisinin istemediği bir şeyin başkası için de istenmesinin doğru olamayacağını, aksine kendi için arzuladığı şeyi bir başkası için de arzulaması gerektiğini samimi olarak gence anlatır. Elini gencin omzuna koyarak, gencin kalbinin temizlenmesi için dua eder. Bu durumda, Efendimiz (sas) problem çözümünde gencin duygu ve düşüncesini göz ardı etmemiş, onurunu korumaya özen göstermiştir. Efendimiz (sas)’in dizini, gencin dizine dayaması, elini gencin omzuna koyması ise sözsüz iletişim olarak kabul edilen fiziksel teması etkin kullandığını göstermektedir. Böylece, Efendimiz (sas) samimi bir yaklaşım sergileyerek, empatiyi fevkalâde kullanmıştır.

4. İnsanları ve onların değer verdiği şeyleri önemserdi
Beyân Sultânı (sas) insanlarla iletişimde insanların benimsediği değerlere saygılı olmayı, değer verdikleri kutsallarına dil uzatılmamayı tavsiye etmiştir. Her toplumun liderine önem verir, ikramda bulunurdu. Daha sonra da onu toplumunun üzerine vali yapar ve ona itaat etmelerini, güzel ahlâkıyla ahlaklanmalarını tavsiye buyururdu.
Ebu Cehil’in oğlu İkrime Müslüman olduğunda Peygamber Efendimiz (sas), “İkrime aramıza katılıyor, onu gördüğünüzde babası Ebu Cehil’e sövmeyiniz. Çünkü ölüye yapılan hakaret, hayatta olanı incitir.” buyurmuşlardır. Efendimiz (sas) bu davranışıyla yeni Müslüman olmuş İkrime’nin onurunu korumaya özen göstermiş, sahabenin bu gibi durumlarda nasıl davranması gerektiğine yönelik olumlu misal teşkil etmiştir.
Hendek savaşında Selman-ı Farisi’nin düşüncesiyle hendek kazılması O’nun (sas), arkadaşlarının fikirlerine verdiği değerin birer göstergesidir.
Efendimiz (sas)’in çevresindeki insanların düşüncelerine önem vermesi, gerektiğinde onların fikirlerine başvurması iletişim adına önemli bir husustur.

5. Diyalog ortamını sürekli korumaya özen gösterirdi
Gerçek İnsân-ı Kâmil (sas), insanî ilişkiler meselesini öncelikli problemler olarak ele almıştır. Sadece inanan değil, dini, ırkı, dili, cinsiyeti, statüsü ne olursa olsun tüm insanların aynı haklara sahip olduklarını söylemiş, aralarında ayrımın olmayacağını net bir tavırla ortaya koymuştur. Konuyla ilgili olarak da, “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek iman etmiş olamazsınız. Davranış haline getireceğiniz zaman, birbirinizi seveceğiniz bir şey önereyim mi? Aranızda selamlaşmayı yaygın hale getiriniz.” buyurmuşlardır.

6. Yargılamak, eleştirmek, lakap takmak gibi durumlardan uzak dururdu
Genellikle yargılama ve eleştirme tepkileri ile karşılaşan kişiler, kendilerini anlaşılmamış, itilmiş, haksızlığa uğramış, daha çaresiz hissederler. Bunun sonucunda iletişimi keser ya da öfkeyle karşılık verebilirler. Bu durum, insan üzerinde olumsuz etkiler bırakarak, kendine olan güveni sarsar.

Nebi-yi Ekrem (sas) günlük hayatta gördüğü yargılama, eleştirme, lakap takma gibi durumlara hemen müdahale etmiş, insanların onurlarını korumaya özen göstermiştir. Hiç kimseyi yaptıklarından dolayı kınamamış, yargılamamış, küçümsememiştir. Hz. Enes şunları söyler:

“Tam on sene Peygamber (sas)’e hizmet ettim, bir kerecik olsun, ‘Öf!’ bile demedi. Yaptığım bir şey için, ‘Niye böyle yaptın!’, yapmadığım bir iş için de, ‘Neden yapmadın!’ demedi.”

Bir gün Ebu Zerr, Bilal’e hitaben diğerine, “Ey siyah kadının oğlu!” der, Bilal de ağlayarak Efendimiz’e (sas) şikâyette bulunur. Durum karşısında Allah Resulü Ebu Zerr’e gadaplanarak, “Sende hâlâ cahiliye emaresi var!” buyurur.

Yine Efendimiz (sas), “Kölenize, kulum, cariyem demeyin. Oğlum, kızım deyin. Köle de sahibine rabbi, mevlaya demesin. Ancak efendim desin. Çünkü hepiniz Yüce Allah’ın kulusunuz.” buyurarak nasıl davranmamız gerektiği hususunda bizlere yol göstermiştir.
Amr bin As’ın, Müslümanlara çok kötülüğü dokunmuştu. Tüm zekâsını İslam aleyhinde kullanmıştı. Müslüman olup Medine’ye gelince, Efendimiz (sas) ona maziyi hatırlatıcı en küçük bir meseleden bahis açmamış, yaptıklarından dolayı onu yargılamamış, ona çok sıcak davranmıştır. Hatta dua talebi üzerine, “Biliyor musun İslam, onu kabul etmeden önce işlenen tüm günahları siler, temizler.” buyurmuşlardır.

Yine burada Efendimiz (sas), insanları inciten, onları küçük düşüren lakap takmaları şiddetle terk etmiş, farklı durumlarda insanların nasıl davranması gerektiğini bizzat göstererek, arkadaşlarına eşsiz bir model oluşturmuştur.

7. Muhatabını iyi tanırdı
İletişimin sağlıklı kurulabilmesi için muhatabın iyi tanınması, yaş, cinsiyet ve sosyal mevki gibi özelliklere dikkat edilmesi gerekir.

Peygamberler Sultânı (sas), iletişimde önemli bir süreç olan muhatabını tanımada ve onun seviyesini tespitte mucizevî bir yapıya sahiptir. Kiminle, nerede, nasıl konuşacağını çok iyi seçerdi. İletişim boyutu olarak, Efendimiz (sas)’in konuşmalarının hiçbirinde isabetsizlik ve lüzumsuzluk görülmemiştir. Kavrayamayacakları bir konu karşısında, insanların şüphe ve tereddüt içinde kalmalarına fırsat vermemiştir.

Bir gün Söz Sultânı (sas)’nın huzuruna bir bedevi gelir. Neye davet ettiğini sorar. Efendimiz (sas) de, “Aziz ve celil olan Allah’a davet ediyorum. O, öyle bir Allah’tır ki, senin başına bir zarar gelse O’na yalvarırsın. Ve senden bu zararı giderir, kıtlık ve bela zamanında O’na dua edersin sadece. Yağmuru O gönderir. Ve otları O bitirtir. Sen uçsuz bucaksız bir çölde bir şey kaybettiğinde O’na el açar yakarırsın ve kaybettiğin şeyi, sana O buldurur.” der. Bedevi için bu sözler harikadır. Onun can damarıyla alakalıdır.

Konuşulan şeyler çok sade, çok basit, bedevinin anlayacağı şekildedir. Bu durum karşısında bedevi dize gelmiştir. Peygamber Efendimiz (sas), burada muhatabını çok iyi tanımış, onun anlayacağı dilden, yaşadığı hayattan benzetmeler sunarak ve seviyesini dikkate alarak konuşmuştur.


8. İnsanların olumlu yönlerini görür ve onlara iltifat ederdi
Varlığın Özü (sas), iletişimde önemli bir süreç olan olumlu tarafı görmeyi, olumsuzları görmemeyi, insanların güzel yönlerini görerek onları ön plana çıkarmayı kendine düstur edinmiştir.

Halid b. Velid (ra) Müslüman olmaya karar verip Efendimiz’in (sas) huzuruna geldiğinde, “Ben de Halid bu kadar akıllı iken nasıl oluyor da küfür içinde kalıyor, diye hayret ediyordum.” der. Kısa bir müddet sonra da ona, “Allah’ın Kılıcı” unvanını verir. Burada hem akıllı olduğuna yönelik değer verme var hem de bir unvan vererek taltif vardır.

9. İyi bir dinleyiciydi
Etkin dinleme, karşısındakinin konuşmalarını işitip anlamayı, bunları değerlendirmeyi, yorumlamayı ve uygun tepkide bulunmayı ifade eder. Peygamber Efendimiz (sas), iletişim kopukluğu olmaması için muhatabına tüm duyumlarıyla yönelerek, önce onu etkin bir biçimde dinlemiştir.

Yaratılışın Gayesi (sas), lüzumsuz ve boş konuşmazdı. Susması uzun olurdu. Söze başlarken de bitirirken de yumuşak konuşurdu. Söylemek istediğini tam anlatan kelimelerle, gayet güzel ve özlü konuşurdu. Sözlerinde ne fazlalık olurdu, ne de eksiklik. Kaba değildi. Bir adam karşılaşıp da elini tutunca, adam elini bırakmadıkça, elini çekmezdi. Adam yüzünü çevirinceye kadar, mübarek yüzünü ondan çevirmezdi. Oturduğu adamın huzurunda kesinlikle bacaklarını uzatmazdı. Kimsenin sözünü kesmez, bitirmesini beklerdi.

İyi bir dinleyici olabilmek için, kişinin geri bildirim sürecini yerinde kullanmasını öğrenmesi gerekir. Peygamber Efendimiz (sas), veda haccında yaptığı konuşma sonunda üç defa, “Size tebliğ ettim mi?” diyerek geri bildirimi etkili biçimde kullanmıştır.

10. Beden dilini etkili kullanırdı
İşaret ederken, parmağıyla değil, eliyle işaret ederdi. Bir şeye hayret edip şaştığı zaman avucunu çevirirdi. Konuşurken, sağ elinin ayasını sol elinin başparmağıyla bitiştirirdi. Öfkelendiği zaman, can yakmaktan ve azarlamaktan kaçınırdı.

Gülerken gözlerini yumardı. Gülüşü genellikle gülümseme olurdu, dişleri dolu tanesi gibi parlardı.
Güllerin Efendisi (sas), yapılması gereken ibadetlerin şekil ve içerik bakımından kendisine bakılarak yapılmasını tavsiye buyurmuşlardır. Bütün bunlardan, Peygamber Efendimiz (sas)’in, beden dilini ve hareketleri, iletişim açısından etkili biçimde kullandığını görmekteyiz.

Güzîn-i beşer*
(*) İnsanlar arasından özenle seçilmiş

Yorum Gönder

To Top